Uluslararası Toplum diye tanımlanan BM’in kuruluşunun üzerinden 80 yılı geride bırakmış oluyoruz. Bu sürede kuruluşun yaşanan olaylarda sorunların çözümü konusunda başarılı sınav verdiğini söylemek olanaklı değildir. Örneklemek gerekirse Kıbrıs konusu ile Filistin’de yaşananları kaydetmek gerekiyor. Bu nedenle geçmiş yıllarda yapılan BM Genel Kurul’u çalışmalarının hareketli geçtiğini söylemek olasıdır. Uzun yıllardır terörist olduğu savı ile aranan ve yakalanması için başına 10 milyon ödül konulan kişinin Genel Kurulda konuşturulmasının yılın olayı diyerek kayıtlara geçirilmesi gerekiyor.
İkinci olay ise Filistin Devlet Başkanı olarak bilinen Mahmut Abbas’a Amerikan yönetimi tarafından toplantılara katılabilmesi için vizesinin verilmemesinin kayıtlara geçirilmesi gerekiyor. BM merkezinin Birleşik Amerika Devletlerinde bulunması adı geçen ülkeye vize verilmesi konusunda ayrıcalık tanıyor. Bu yaklaşımla Filistin sorununun çözümünün başka baharlara kalacağının da unutulmaması gerekiyor.
Dünyaya yeniden nizam vermeye çalışan Amerikalı yaş almış olan kişi İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi konusunu gündeme taşıyor. Konuya ilişkin olarak yıllardır benzer istekleri Amerikalı Başkanlar tarafından gündeme taşıdıkları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri tarafından kabul edilmediğinin de unutulmaması gerekiyor. Böyle bir isteğe onay vermek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşması LOZAN’ı tartışmaya açmaktır. Amerikalının aklı ile yola çıkılması sonrasında İtalya’daki Vatikan örneğindeki gibi bir yapının da kurulmasının yolu da açılmış olacaktır. Kaldı ki dünya üzerindeki Ortodoks Kiliseleri arasında birliğin bütünlüğün olmadığının da unutulmaması gerekiyor. Rus Ortodoks Kilisesi ile Ukrayna Ortodoks Kilisesi anlaşamadıkları için iki ülke arasında yıllardır savaş yaşanıyor. Buna koşut Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin Fener Rum Patrikhanesine bağlı olduğunun da bilinmesi gerekiyor. Bu nedenle Patrikhaneye bağlı olarak bir Ruhban okulunun açılmasının masum bir istek olmadığı bilinmelidir. Buna koşut olarak da açılacak okula gidecek öğrencinin de nasıl ve ne şekilde bulunacağı ayrı konu olarak karşımızda duruyor. Böyle bir istek ile 9 tekmili birden dini okulun açılması gerekçesi pek inandırıcı gelmiyor.
Karşımızdaki unsurun bir dönem Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttüğü bilinen kişi gündem yaratabilmek için ortalıklara çıkıyor. Erato Kozaku Markolli müzakere heyetinde görev almasını dönemin başkanı Nikos Anastasiyadis’in Kıbrıs konusunu çözeceğine olan güveni nedeniyle bu görevi kabul ettiğini söylüyor ve inandırıcı olamıyor. Crans Montana’da yaşadıkları nedeniyle de ayrıca rahatsızlık duyduğunun altını çiziyor. Ayın eskimesi sonrasında kırpılarak yıldız yapıldığı da biliniyor olması Erato Kozaku Markulli’nin davranışına koşut bir yaklaşım oluyor. Böyle bir ortamda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş gününü yok sayıp 01 Ekim gününü Bağımsızlık günü olarak kutlayanlarla hangi ortamda buluşacağımızı bilen varsa bir adım öne çıkması gerekiyor mu ne… SEVGİ ile kalınız…