“Artık Kıbrıs Türk’ünün parti kavgalarına, çekişmelerine tahammülü kalmamıştır. Önümüzdeki dava, hepimizin davasıdır. Davamız, kalkınma ve şimdiye kadar hasıraltı edilen, unutulan haklarımızın geri alınması meselesidir. Bunu; kalplerinde vatan ve millet sevgisi taşıyanlar böyle kabul etmelidir.
Artık hepimize bir vazife düşüyor: “Ya bu adada yaşamak, insan olarak muamele görmek için birleşmek ve yahut da yarınımıza elveda diyerek birbirimizle çekişmek”. Bunu da seçecek olan bizleriz.” 1949

                 Dr. Fazıl KÜÇÜK

Mendil büyüklüğündeki ülkede yaşanan ekonomik açmaz aslında AB’nin açmazı olarak ortalık yerlerde sürünüyor. Adı geçen ülkenin düzlüğe çıkabilmesi için uygulanan yöntemle açmaz şimdilik aşılmış gibi görünüyor. Avrupa Merkez Bankası yönetim kurulu üyesi Yves Morce’nin Escpansion ekonomi dergisine yaptığı değerlendirmede adı geçen ülkeye uygulanan modelin diğer ülkelere uygulanamayacağını kaydediyordu. Euro bölgesindeki ülkelerin açmazlarını aşabilmek için Portekiz başta olmak üzere sırada bekleyen ülkelerin olduğu biliniyor.
AB’nin uyguladığı politikaların sosyal uyumu değil siyasi uyumu da etkilediğine vurgu yapan mendil büyüklüğündeki ülkenin meclis başkanı Bay Omirou AB’nin gidişatını değiştirmesi gerektiğini belirtiyordu. Hal böyle olunca mendil büyüklüğündeki ülkeden sonra Portekiz başta olmak üzere “daha kaç ülkenin kurtarma paketine gereksinim duyacağı” sorusuna yanıt aranıyor. İspanya- Slovenya- Malta-Lüksemburg kurtarılma için sıraya girmiş durumdalar. İtalya’nın ise yakından izlendiği biliniyor. Adı geçen ülkelerle Fransa’nın “Biz Kıbrıs’a benzemiyoruz” sitemlerinde haklılık payının olup olmadığı yeni bir tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu söylemi bir anlamda tedirginliğin ulaştığı boyut olarak da okumanın olası olduğunu düşünüyoruz.
Gelinen bu noktada İngiltere’nin Avrupa konularından sorunlu affedersiniz sorumlu Bakan Yardımcısı Bay David Lidington’un bir parlamenterin sorusuna verdiği yanıt ilginçtir Bay Lidington “Kıbrıs’taki üslerinin kara sularını 12 deniz miline çıkarma konusundaki hakkını muhafaza etmekte olduklarını söylüyordu. Rum basını da bu açıklamayı değerlendirirken Alithia gazetesi “İngilizlerin Doğal Zenginliğimizde Hiçbir Hakkı Yok” , Politis ise “Kara Suları olmayan Üsler” Simerini gazetesi ise “İngilizlerin Doğalgazımızda Hakkı Yok” başlıkları ile duyuruyorlar. Her dönem ve koşulda  İngiltere’nin destek ve yardımları ile bu noktaya ulaşanların nankör bir kediden farklarının olmadığını kaydetmek istiyoruz.
Değişik rakamlar verilerek Rusların siyah paralarının bu ülkeden çıktıktan sonra hangi ülkeye götürüleceği yeni bir tartışmayı beraberinde getiriyor. 30 milyar ile 80 milyar Euro olduğu belirtilen siyah paranın yönünü Türkiye’ye çevireceği fısıltı gazetelerince duyuruluyor. Böyle bir söylemin ortalık yerlere bırakılmasını tuzak olarak okuyoruz. Kurulan bu tuzağın dışında Rusların paralarından vergi alınarak paranın adada kalmasının sağlanacağı çalışmalarının da yapıldığı ve pazarlıkların da sürdürüldüğünün bilinmesini istiyoruz
Yaşanan ekonomik açmaza karşın mendil büyüklüğündeki ülkenin doğalgaz çalışmalarını aksatmadan yürüttüğü biliniyor. Alınan ekonomik önlemler Maliye Bakanının başının yenmesine neden oldu. Diğer yandan yabancı işletmelerin bir kısmının ayrılmak için hazırlıklarını sürdürdükleri bildiriliyor.
Birlikte hareket etme türkülerinin çığırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu ortamda adada insan haklarına saygılı bir çözüme ulaşmak olanaksızdır. İnsan haklarına saygının yalnızca Rumlar için geçerli bir ölçü olarak öne sürülüyor olması ise düşündürücü ve aymazlık ötesi bir durumdur.
Bulunan doğalgazın Avrupa’ya nasıl ve ne şekilde taşınacağı konusunda da tartışmalar sürdürülüyor. Devreye giren Amerika doğalgazın Türkiye üzerinden taşınmasını istiyor. Amerika bir yandan Rumlarla ilişkilerini geliştirirken bu yaklaşımı ile de Türkiye’ye göz kırpıyor. İlkyazın ılık sıcaklığına karşın ortamın iyice ısınacağını söylemek fazladan öngörü olmasa gerek.
Bu yoğunluk içinde adada çözüm konusunun erteleneceği bir döneme girdiğimizi kaydetmek istiyoruz. Ortodoks Kilisesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geçerek alışveriş yapan Rumları vatan haini olarak ilan ediyor. Bu yaklaşımın çözüm umutları için bir mihenk taşı olarak kabul edilmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…