Para... Çağın yeni tanrısı. Her şeyi satın aldığına inanılan muktedir sahte ilah. Reklam panolarında kutsanmış, borsalarda secde edilmiş, cüzdanlarda taşınan sahte bir güç. Ama ne gariptir, insanı insan yapan hiçbir şeyi alamaz.
Zenginlik cehaleti örtemez. Kifayetsiz muhterislerin taktığı ipek kravat, görgüsüzlüğün tantanasını susturamaz. Görgü, bir milletin terbiye atlasıdır; para ile değil, medeniyetle inşa edilir.
Ahlak… Hayatın çimentosu. Parayla alınmaz, alınsa da kalmaz. Ahlak, nesillerin omuz omuza taşıdığı bir emanettir. Ne borsa endeksinde bulunur, ne de döviz kasasında. O, vicdanla yoğrulmuş bir vakar meselesidir. Kaybettiğinizde artık siz siz değilsiniz.
Saygı, karakter, sağduyu… Bunlar reklamla pazarlanmaz. Zengin sofralarda değil, yoksul dualarda filizlenir. Karakter, insanın iç sarayında taşırdığı asalettir; sağduyu ise öfkenin ipini tutan akıl. Her ikisi de para ile değil, irfanla yoğrulur.
Güven… Bu çağın kayıp çocuğu. İnsan, en çok güvenmek ister. Ama en az onu bulur. Bankalarda saklanmaz, kasalarda kilitlenmez. Para güveni değil, şüpheyi büyütür. Parası çok olanın dostu çok değil, menfaatçisi boldur.
Sabır... Bu devirde en kıymetli cevher. Zira herkes hızla tüketiyor. Her şeyi istiyor, hemen. Ama sabır, hakikatin mayasıdır. Para sabrı satın alamaz, olsa olsa sabırsızlığı besler.
Ve nihayet... Dürüstlük ve sevgi. İki cevher ki, hiçbir para onları elde etmeye yetmez. Sevgi, insanın ötekinin acısında kendini bulmasıdır. Dürüstlükse, kalbin diline yansıması. Ne diplomatik kelimeler, ne yatırım fonları onları inşa edebilir.
Kısacası: Paranın satın alamadığı şeyler, insanı insan yapan şeylerdir. Geriye kalan, yaldızlı bir boşluktur.